Uğruna savaşılan bir kavram, genellikle, 2. dünya savaşı zamanı, ailelerin çocuklarına verdikleri isimmiş Barış. Huzurmuş, saygıymış, kaygıların sonlanmasıymış, daha neler nelermiş’ de, kurumuş zeytin dalında ve güvercin gagasında aradığımız sürece ulaşamayacağımızmış meğerse…
Dönüşü olmadan kesilen biletlerin, yıkılan yuvalardan elde edilen geniş arazilerin, acılarından bazılarına altınlar, evler, arabalar sağlayanların, yeryüzünün üzerinden bizi gözetlediğine inanılandan ötürü insanlara vurulan zincirlerin, çaresiz, kolu kanadı kırık bir şekilde savaşın bitmesini bekleyen çocukların, atalarının yaptıkları yüzünden suçlu sayılanların, ağlaması bile yasak olan insanların sonsuz evren boşluğunda arayıp da bulamadığı, umudunun tükendiği saatlerde ona sığındığı kutsal kavrammış Barış.
En güzel tanımlarla süslemişiz barışı, huzurun kavramını, asırlarca konuşmuşuz. Sadece konuşmuşuz. Stefan ZWEİG demiş ki ; "savaşa hazırlanan bütün diktatörler, hazırlıklarını bütünüyle tamamlayıncaya kadar sürekli barıştan söz eder"
Amerikalı bir gazeteci yaşadığı bir anısı ile özetliyor Barış kavramını…
her sabah işe gidip gelirken Kudüs’te ağlama duvarının önünde dua eden bir adam görürmüş, Amerikalı gazeteci. Bir gün dayanamayıp sormuş:
-sizi her gün burada dua ederken görüyorum.
-evet ben 30 yıldır her gün burada barış için dua ederim.
-30 yıl ha... peki nasıl bir duygu var içinizde?
-duvara konuşuyormuşum gibi bir duygu...
-sizi her gün burada dua ederken görüyorum.
-evet ben 30 yıldır her gün burada barış için dua ederim.
-30 yıl ha... peki nasıl bir duygu var içinizde?
-duvara konuşuyormuşum gibi bir duygu...
Bütün kelimelerin içi aynı hızla boşalıyordu ve maalesef birinciliği barışa vermiştiler. İnsanlık olarak bu duruma’ da bir çözüm bulduk. 1 Eylül dünya barış günü diye bir gün ilan ederek, çözdük kronik sorunumuzu…
Oysa ki en zoru insanın kendiyle yaptığı barışmış aslında… Artık kendimize bile tahammülümüz yok. Kendine tahammülü olmayanın başkasının acısını paylaşması, gerçek vicdan muhasebesi yapması’ da ne derece samimi olur tartışılır!
"Barış, savaşın olmaması demek değildir aslında. O, bir erdem, bir ruh hali, iyilikseverlik eğilimi, güven ve asalettir..." Tamam, can ciğer kuzu sarması olalım demiyoruz ancak, çok net idrak edip, uygulayamadığımız bir gerçek var ki, yaratılanın sevilmesi gerek, yaratandan ötürü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder