Hani şu insana asalet denen şeyi katan erdem, o insanı bu dünyaya ait değilmiş gibi gösteren görüntü, ömür boyu kendini yontabilme kabiliyeti, yonta yonta hiç kalabilmek, ulaşmak gereken yer, makam, varoluş denen kargaşayı susadığı huzura taşıyacak olandır hiçlik makamı… Tevazudur, vaz geçmeyi bilmek, haktan geleni kabul edip, sebat etmektir.
Şimdi, ben dâhil, hepimiz yazıyı okur okumaz, beni anlatmış bu yazı dememek için biraz daha derin anlatayım hiç olmanın rütbesini…
- Bir zen üstadı öğrencileriyle birlikte, bir gölün kenarında oturmaktayken, öğrencilerinden biri gölün ortasından seslenir, "üstadım bakın! Suyun üzerinde yürüyebiliyorum."
- Bir zen üstadı öğrencileriyle birlikte, bir gölün kenarında oturmaktayken, öğrencilerinden biri gölün ortasından seslenir, "üstadım bakın! Suyun üzerinde yürüyebiliyorum."
Üstat başını bile kaldırmadan şöyle cevap verir, "peki bundan vazgeçebilecek misin?"
Nede güzel özetlemiş olayı bu hikâye. Yani başardıklarımızla, mevkiimiz ve elde ettiklerimizle değil, sahip olduklarımızdan, hırs ve tutkularımızdan vaz geçmeyi öğrendiğimiz zaman ulaşırız hiç olmanın erdemine ve hiçlik makamına…
Henüz hiç olamadım, olmak için kendini yontanlardanım. Benim gibi hiç olmayı çok arzulamış ve hiçliği tanımlamış yazarlardan Cemil Meriç demiş ki; ‘’Yürümesini bilmeyenler, koşanlara kızıyor.’’ Koşanlara kızanlar bilmiyor azizim bilmiyor, koşmaktan yorulup, teslim olanların, herkes olmaktansa hiç olmanın daha onurlu olduğunu idrak ettiğini.
Fazla tevazu kibrin göstergesidir derler ya, dengesi de zordur bu işin. Gönül alçaklığı bıçak sırtı cambazlığı gibidir. Alçalıp bodur karakterlerin arasına çakılmak ve bu sınıftan ayrılamamak da var. Alçalıp yeni baş veren kardelenleri okşamak, yükseklere tırmanacak o’ selvinin dallarına ya da az sonra kalkıp süzülecek bir kartalın kanatlarına erkenden binmek de… Tevazu köklere ermek demekmiş.
Hz. Mevlana demiş ki; 'Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı, nasıl ki çömleği ayakta tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiç' lik bilincidir.'
Hiçbir şeyi bilmesem de, doğruluğundan emin olduğum, bildiğim bir gerçek var ki; Hiç olmanın verdiği heyecanı, her şey olmanın veremeyeceğidir. Hiç’e hiç kimse dokunamaz ve zarar veremez ancak, her şeyin hiç olması anlık bir meseleden daha azdır..
Kısacası sırlar çok, bilgi azdır. Hiç olduğunun farkında olandan, manayı arayandan her zaman korkulur çünkü, ona normal insanların hayalleri erişemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder